15. yüzyılda Fransa, İngiltere ile yürüttüğü Yüz Yıl Savaşı sonucunda mağlup olmuş ve büyük bir yıkım yaşamıştır. On dört yaşındaki bir tarım işçisi olan Jeanne d'Arc, gökyüzünden duyduğu seslerin, ona Orleans'ı koruması için Tanrı'nın Ordusu'na liderlik etmesini ve yetersiz olan veliaht VII. Charles'ı Fransa'nın Kralı olarak taçlandırmak istediğini söylediğini öne sürer. Jeanne, inancı sayesinde insanları bir araya getirir, bir ordu kurar ve Orleans'ı almayı başarır.

Sally Ride'ın uzaya giden ilk kadın Amerikalı olarak yaptığı çığır açan seyahati, oldukça benzersiz bir hikaye içeriyordu. Eşi Tam O'Shaughnessy, 27 yıl boyunca süren gizli bağlarını ve bu süre zarfında gösterdiği fedakarlıkları aktarıyor.

1520 yılında, kötü niyetleri ve güç arayışlarıyla tanınan Danimarka Kralı II. Christian, İsveç tahtını Sten Sture'den almak için her şeyi riske atmıştır. Bu dönemde, Freja ve Anne adlı kardeşler, ailelerini acımasızca katledenlerden intikam almak için kararlılık göstermeye karar verirler. Tüm bu gelişmeler, kız kardeşlerin İsveç ile Danimarka arasında zalim bir iktidar savaşı içine çekildiği ve "Zalim Christian" olarak bilinen kralın liderliğindeki kitlesel infaz olan Stockholm Kan Banyosu ile sonuçlanan bir çatışmanın ortasında gerçekleşir.

1970'lerdeki New York şehrinde, zengin bir aileden gelen hırslı bir mirasçı olarak tanınma isteği duyan genç Donald Trump, günümüzde bildiğimiz Donald Trump'ın karakterinin gelişiminde önemli bir rol oynayan acımasız avukat Roy Cohn'un etkisi altına girer. Cohn, Trump'ı harika bir koruma olarak görmektedir: saf bir hırsa, başarıya ulaşma konusundaki doyumsuz istek ve kazanmak için her türlü yöntemi denemeye açık biri olarak.

"Emily", 30 yaşında hayatını kaybeden dünyanın en tanınmış, gizemli ve provoke edici yazarlarından biri olarak kabul edilen sıra dışı ve uyumsuz bir kadının dönüştürücü, canlandırıcı ve ilham verici kadınlık serüvenini tasvir ediyor.

İkinci Dünya Savaşı'nın trajik hikayelerinden bazıları. . . Auschwitz kampındaki gaz odalarında yaşamını yitiren Yahudilerin korkunç öyküsüne ek olarak, ölüme gönderilmek üzere seçilen bir grup Yahudi'nin karşılaştığı zorluklar da bulunmaktadır. Bu grup, Sonderkommandolar adıyla bilinmektedir ve büyük bir etik ikilemle karşı karşıyadır. Auschwitz tarihinde ilk silahlı direnişi gerçekleştirmek üzere hazırlık yaparken, gaz odalarında hayatta kalan 14 yaşında bir kızla karşılaşırlar. Grup, hayatlarının en zor seçimlerinden biriyle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bu kız için kurtuluş umuduyla, ya direniş planlarını bırakacak ve diğer binlerce insanın hayatta kalma şansını tehlikeye atacaklar ya da tüm zorluklara rağmen bu küçük kızı kaderine terkeceklerdir.

1941 yılı, İkinci Dünya Savaşı'nın en yoğun dönemlerinden biriydi. Hitler'in savaş gücü, dünya sahnesinde adeta durmaksızın ilerlerken, cesur bir grup insan tehlikeli bir yolculuğa çıkma kararı alıyor. İzlanda'dan, Sovyetler Birliği'nin kuzeybatısındaki Murmansk limanına doğru yük taşıyan gemilerden oluşan uluslararası bir konvoy, büyük umutlarla yola çıkıyor. Bu gemiler, savaşın karanlık yüzüne karşı yiyecek ve silah taşırken, yolculuk sırasında aldığı iptal emriyle bir kaos durumuna sürükleniyor.Bu durumda, Norveçli kaptan Skar, kendisine verilen emirlere aldırmadan ilerlemeye karar verir. Bu karar, film boyunca kaptanın ve cesur ekibinin unutulmaz ve gerilim dolu yolculuğunu şekillendirir. Denizler, Alman Donanması'nın ağır zırhlı gemileri ve denizaltılarıyla dolup taşmaktadır. Bu tehlikeli sulardaki yolculuk neredeyse bir intihar görevi haline gelme tehlikesi taşır. Ancak bu cesur bireyler, karşılarına çıkan tüm engellere rağmen hedeflerine ulaşma kararlılığını gösterirler.Bu sürükleyici hikaye, savaşın sert ve acımasız yüzüne karşı insan ruhunun dayanıklılığını sergiliyor. Kaptan Skar ve ekibinin cesareti, izleyiciye zor zamanlarda umudun nasıl bir ışık olabileceğini hatırlatıyor. Film, savaşın ortasında bir umut yolculuğu sunarak tarihi bir anın önemini vurguluyor.

5 Eylül 1972 sabahında, Münih Yaz Olimpiyatları’nın onuncu günü henüz başlamışken, Olimpiyat Köyü’nde silah sesleri yankılandı. Almanya’nın kozmopolit ve özgür yüzünü sergilemeye çalıştığı bu dönemde, İsrailli sporculardan oluşan on bir kişilik ekip, Filistinli teröristler tarafından rehin alındı. Olay dünya medyasında büyük yankı uyandırırken, ABD’li yayıncı ABC’nin gece vardiyasında çalışan ekibi, saldırının gerçekleştiği noktaya yakın konumdaydı ve silah seslerini doğrudan duydu. 21 saat süren kesintisiz canlı yayın sürecine hazırlanan spor muhabirleri, genç ve hırslı yapımcı Geoff’in, güçlü patronu Roone Arledge’e kendini ispatlama çabalarına tanık olurken, Alman tercüman Marianne ile birlikte yayın sürecinin kontrolünü ellerine almak zorunda kaldılar. Olayı haberleştirme biçimleri, faillerin dikkat çekme amacına hizmet edip etmeyeceği konusunda ciddi bir soru işareti oluşturuyordu.

Hikâye, eski bir KGB ajanı olan Viktor Petrovich’in gözünden anlatılıyor. Ronald Reagan henüz Hollywood’da aktörlük kariyerine devam ederken, Sovyetler’in dikkatini çekmeyi başarır ve bu noktadan sonra Petrovich’in yaşamı Reagan’la geri dönüşü olmayan bir şekilde kesişir. Tüm engellere ve zorluklara rağmen, Reagan sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin 40. başkanlık koltuğuna oturmayı başarır.

Yıl 1975. Hindistan tarihinin en güçlü kadın liderlerinden biri olan Indira Gandhi’nin yönetimi altında yaşanan olayların kronolojik bir anlatısı.

Ağustos 1939’da Hitler’in ordusu hızla sınırları kapatırken, Almanya’da görev yapan 85 Amerikalı misyoner büyük bir tehlike altındaydı. Alman askeri hazırlıkları hız kazandıkça, bu LDS misyonerlerinin hızla komşu ülkelere tahliye edilmesi emri geldi. Bu sürükleyici hikaye, doğrudan misyonerlerin kişisel günlüklerinden alınarak, Tanrı’nın hizmetkârlarını nasıl yönlendirdiğini, koruduğunu ve doğru zamanda ilham verdiğini gözler önüne seriyor.

1970’li yılların Güney Amerika’sında geçen bu hikâyede, Şili’deyiz. Ülkede, açıkça söylenmese de ABD’nin dolaylı desteğiyle darbeyle iktidarı ele geçiren General Pinochet yönetimi hüküm sürmektedir. Genç Amerikalı Charles Horman gizemli bir şekilde ortadan kaybolunca, eşi Beth bu olayın peşine düşmeye karar verir.Gerçeğe ulaşmak için her kapıyı çalan Beth, ABD büyükelçiliği dahil olmak üzere herkesin ondan uzak durduğunu fark eder. Bu süreçte, milliyetçi kimliği ağır basan ve devlete güveni tam olan baba Ed de oğlunu bulmak için Şili’ye gelir.Başta Charles’ın siyasi sebeplerle “yok edildiğini” ve bu olayda Amerikan hükümetinin de parmağı olabileceğini kabullenmekte zorlanan Ed, zamanla karşılaştığı her yeni bilgiyle yüzleşmek zorunda kalacak, inançları sarsılacaktır.

Yaşlı bir Amerikalı, Paris’teki apartman dairesinde Maria adında gizemli bir kadınla sıradışı ve isimsiz bir ilişki yaşamaya başlar. Ancak Maria’nın bir gece yıldız haline gelmesi, medyanın ilgisini ve skandalın gölgesini peşinde getirir. Sessiz başlayan hikâye, şöhretin gürültüsünde şekil değiştirir.

Yaşlı bir Amerikalı, Paris’teki apartman dairesinde Maria adında gizemli bir kadınla sıradışı ve isimsiz bir ilişki yaşamaya başlar. Ancak Maria’nın bir gece yıldız haline gelmesi, medyanın ilgisini ve skandalın gölgesini peşinde getirir. Sessiz başlayan hikâye, şöhretin gürültüsünde şekil değiştirir.

Alexander Hacke adındaki bir müzisyen, farklı kültürlerin müzikle nasıl kaynaştığını keşfetmek ve İstanbul'un benzersiz melodilerini kayda almak için, Türkçe bilmemesine rağmen bu şehre doğru yola çıkar. İstanbul'da klarnet ustası Selim Sesler’le karşılaşır ve aralarındaki iletişim, kelimelerden çok müzikle kurulmaya başlar. Bu müzikal etkileşim zamanla genişler; yolculuklarına birçok sanatçı eşlik eder ve birlikte İstanbul’un çok katmanlı müzikal yapısını gün yüzüne çıkarırlar. Tarzların çeşitliliği, onları ortak bir noktada buluşturur: İstanbul’un şarkısını yaratma arzusu.

1944 yılının 24 Ağustos gecesi, Paris’in geleceği General von Choltitz’in alacağı karara bağlıdır. Adolf Hitler’in talimatıyla şehri haritadan silmeye hazırlanan general, kentin çeşitli noktalarına patlayıcılar yerleştirir. Aynı saatlerde, İsveçli konsolos Raoul Nordling devreye girer ve diplomatik yollarla bu emre karşı durması için von Choltitz’i ikna etmeye çalışır. Böylece, Paris’i yıkımdan kurtarmak için zamana karşı amansız bir mücadele başlar.

Hikâye, eski bir KGB ajanı olan Viktor Petrovich’in gözünden anlatılıyor. Ronald Reagan henüz Hollywood’da aktörlük kariyerine devam ederken, Sovyetler’in dikkatini çekmeyi başarır ve bu noktadan sonra Petrovich’in yaşamı Reagan’la geri dönüşü olmayan bir şekilde kesişir. Tüm engellere ve zorluklara rağmen, Reagan sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin 40. başkanlık koltuğuna oturmayı başarır.

13. yüzyılda geçen hikayede, hafızasını kaybetmiş olan bir asker, Moğol ordusunun kasabasını yağmalamasının ardından, intikam yemini eder ve düşmanlarına karşı harekete geçer.