İzlanda'da uzun bir yaz günü başladığında ışıklar yanmaya başlar. Genç bir sanatçı olan Una, bir gün batımından diğerine sevgiyi, dostluğu, acıyı ve güzelliği deneyimler.

Ailesinin artık hayatını sürdüremediği bir şehirde evden atılmak zorunda kalan bir kadın, çaresizliğin etkisiyle bir gecede 25. 000 dolar bulmak amacıyla giderek daha riskli işlere yönelir.Willy Vlautin'in çok satan eserinden uyarlanan Night Always Comes, ailesinin geleceğini güvence altına almak için her şeyini riske atan Lynette isimli bir kadının öyküsünü anlatıyor. Tek bir gece boyunca tehlikeli bir yolculuğa çıkan Lynette, nihayetinde özgür kalabilmek için karanlık geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır.

Boşanma sürecinde zorluklar yaşayan bir yazar, gündüzleri evlilik terapisti olarak görev yaparken, geceleri yeni eseri için bir ölüm uzmanı olan emekli bir seri katille arkadaşlık kurar.

2009 yapımı Andrew Lancaster yönetmenliğindeki Şeytan Karışmış filmi Dram-Komedi türündedir. Accidents Happen filmini izle ve yorumla. 6.1 puanına sahip olan film ilk olarak izlesene.film'de sizlerle. İyi seyirler.

Tanımlanamayan bir sağlık sorunu kişide önemli değişiklikler meydana geldiğinde, ünlü bir kadın, kimliğini yitirmeden evvel bu hastalığın gizemlerini ortaya çıkarmak zorundadır.

İngiltere'nin kuzey tarafında madenlerinin önceden kapatıldığı ufak bir kasabanın sakinleri için hiç beklenmedik bir sabah olur. Geçimleri için elindeki kaynakları az olan mülteci ailelerin bu kasabaya gelmesi bazılarını endişelendiriyordur. İlk başta zor olsa da zamanla iki taraf da aslında birbirlerinden farklı olmadıklarını anladıkça birbirleriyle kucaklaşacaktır.

Paris’teki en yakın arkadaşının beklenmedik ölümü sonrası, İstanbul'da karmaşık bir Osmanlı tablosunun etkisi altında kalan genç bir güzel sanatlar restorasyon uzmanı, yirmili yaşlarının ortalarında kendine bir yol bulmaya çalışır. Genç ressam restorasyon uzmanı Defne (Ahsen Eroğlu), birlikte yaşadığı yakın arkadaşının trajik kaybından sonra Paris’ten İstanbul’a geri dönmek zorunda kalır. Eski arkadaşı Eda (Hazal Subaşı) ve genellikle sorun yaşadığı annesi Aysel’in (Zeynep Dinsel) desteği ile İstanbul’daki hayatını yeniden kurmaya çalışsa da, karşılaştığı gizemli Osmanlı tablosu bu yeni düzenini altüst edecektir. Değişim, kayıplar ve yetişkinliğin belirsizliğiyle dolu olan 'Başlangıçlar', yirmili yaşlar bunalımındaki Defne’nin hikayesidir.

Yarış dünyasının tanınmış ismi Sonny Hayes, yıllar önce zirve dönemini geride bıraktığı Formula 1 pistlerine beklenmedik bir şekilde geri döner. Kariyerinin son dönemine gelmiş olan Sonny, geçmişteki ünlü günlerinden uzak, daha sakin bir hayat sürerken tekrar motor sporlarının merkezinde bulunur. Bu durum, hem kişisel bir hesabı kapatma hem de genç bir yeteneğe rehberlik etme fırsatıdır.Zor zamanlar geçiren, mali sorunlar ve başarısız sonuçlarla boğuşan bir Formula 1 ekibi, Sonny’ye liderlik yapma ve enerjik bir pilotuna mentor olma önerisinde bulunur. Bu teklif, Sonny’nin geçmişteki hatalarını düzeltme ve pistlerde son bir iz bırakma imkanı sunmaktadır. Diğer taraftan, genç sürücü, doğal yeteneklere sahip olmasına rağmen, tecrübe ve disiplin yetersizliğiyle karşı karşıya kalmış, kendini kanıtlayacak yollar aramaktadır.Sonny, bir yandan takımın motivasyonunu ve teknik kapasitesini yeniden oluşturma çabası içerisindeyken, diğer yandan genç sürücünün potansiyelini ortaya çıkarmak için çaba harcar. Fakat Formula 1, yalnızca hız ve yetenekle değil, aynı zamanda büyük egoistlerle, rekabetçi ekiplerle, medya baskılarıyla ve perde arkasındaki oyunlarla şekillenir.Zaman geçerken, Sonny yıllar boyunca edindiği tecrübelerle genç sürücüye sadece hız yapmayı değil, soğukkanlı kalmayı, stratejik düşünmeyi ve stresi aşmayı öğretir. Pistlerdeki sert mücadele, ikili arasında beklenmedik bir dostluk ve karşılıklı saygının gelişmesine yol açar.

Üç günümüz çifti, ebeveynliğin belirsiz alanlarında yol alırken, ilişkileri ve zorlayıcı iş yaşamları arasında bir denge sağlamaya gayret gösteriyor.

1976 yılında Arjantin'in karmaşık atmosferine adım atan hayal kırıklığı içindeki bir İngiliz, bir eğitim kurumunda görev almaya başlar. Bu yeni ortam, kendisi için birçok zorluk ve sürpriz barındırmaktadır. Fakat yaşamı, bir sahilde yalnız başına kalan bir pengueni kurtardığında tamamen değişir. Film, izleyiciyi hem duygusal bir maceraya çıkarıyor hem de sosyal gerilimlerin derinliklerine iniyor. Penguenin varlığıyla beraber, baş karakter yalnızca kendini değil, etrafındakileri de etkileyerek dönüştürmeye başlar. Okuldaki öğrencilerle geliştirdiği ilişkiler, ona unutulmuş olan insani değerleri yeniden hatırlatır. Ayrıca penguenin saflığı ve sevimliliği, zor dönemler geçiren bu adamın içindeki umudu canlandırır. Film, hem dostluk hem de toplumsal bağlamda düşündürücü mesajlar sunuyor. Arjantin’in tarihi ve kültürel yapısını arka planda ustaca işlerken, izleyiciye unutulmaz bir sinema deneyimi sunmaktadır. Bu sıcak hikaye, yalnızca bireysel bir dönüşümü değil, aynı zamanda bir toplumun çatışmalı yanını da gözler önüne seriyor. Sinemanın etkisi bir kez daha kendini gösteriyor.

Gerçek bir olaya dayanan May December, yıllar önce 12 yaşındaki öğrencisiyle yasadışı bir ilişki yaşadığı gerekçesiyle hapse giren öğretmen Mary Kay Letourneau'nun etkileyici hikayesini ele alan kurgusal bir dramadır.Film, olayların merkezinde olan Gracie Atherton-Yoo’nun yaşamına odaklanıyor. Skandalın üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçmiştir; Gracie, geçmişiyle barışmış ve toplumdan uzak bir hayat sürmektedir. Ancak bu sakinlik, onun hikayesini filme çekmek isteyen ünlü aktris Elizabeth Berry'nin gelişiyle sarsılır.Elizabeth, Gracie’yi daha iyi anlayabilmek ve onu canlandırmak amacıyla onunla zaman geçirmeye başlar. Fakat oyuncu, rolüne hazırlanırken Gracie’nin bastırılmış duyguları, ilişkilerindeki karmaşa ve geçmişin etkileri gün yüzüne çıkmaya başlar. Gerçek ile hayal arasındaki sınır giderek belirsizleşir ve aralarında psikolojik bir gerilim doğar.Todd Haynes'in yönettiği bu film, medyanın sömürdüğü skandalların arkasındaki insanları, etik kavramlarını ve toplumsal ikiyüzlülüğü sorgulayan çarpıcı bir hikaye sunuyor. Natalie Portman ve Julianne Moore’un etkileyici performanslarıyla öne çıkan May December, geçmişin kolayca unutulmadığını, bazen asla geçmeyeceğini etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor.

Yaz tatili sırasında, 14 yaşındaki Darious, sert baba Malcolm ile yaşadığı karmaşık ilişkiler ve gizemli serseri Porter ile olan akıl hocası ilişkisi aracılığıyla erkek olmanın sınırlarını öğrenir.

"Hiç kimse isteyerek terk etmez köyünü," diyor Antonio, koltuğuna oturmuş geçmişini düşünerek. Sardinya’dan ayrılıp Belçika’ya göç ettiğinde, kendini bir kömür madeninde adeta diri diri gömmüş. Göç ettiği bu yeni ülkeye, her zaman saygıyla bahsettiği Belçika’ya sekiz çocuk vermiş – kendi deyimiyle, “sekiz iyi Belçikalı.”Belgeselci Patric Jean, Avrupa’yı kat ettiği yolculuğunda Antonio gibi birçok insanla tanışıyor. Bu yolculuk, samimi karşılaşmalar ve yürek burkan hikâyelerle dolu. Göç edenler, neden yola çıktıklarını anlatıyorlar; geride bıraktıkları evlerini, dostlarını, ailelerini… Kimi gözyaşlarıyla, kimi kahkahalar eşliğinde.Kamerasını omzuna alan yönetmen, belgeselini Berlin’de başlatıyor. Bir zamanlar kıtayı ikiye bölen ve bugün turistlerin ilgisini çeken duvarın kalıntılarıyla… Ve Ceuta’da tamamlıyor – dikenli tellerle çevrili, hâlâ kaçak göçmenlerin hayatını kaybettiği, demir parmaklıkların üzerine saplandığı bir başka duvarla. Hayatta kalmayı başaranlar ise çoğu zaman hiçbir yiyecek ya da su verilmeden Fas çölüne geri bırakılıyor.Yolculuk boyunca trenle, gemiyle ya da arabayla yapılan geçişler, Amerikalı caz piyanisti Tom McClung’un bestelediği özgün müzikle eşlik ediliyor. Bu müzik, anlatılan acı hikâyeleri küçümsemeden, karakterlerin geçmişlerine duydukları özlemi ve yeni hayatlarına dair burukluklarını derinleştiriyor. Patric Jean’in bu filminde, göç yalnızca fiziksel bir hareket değil; aynı zamanda kimliğe, aidiyete ve insana dair güçlü bir sorgulama.

Bir ofis personeli, çekici stajyeri sevince, onu garip yeteneklerin ele geçirdiği bir çöl tatil merkezine kadar izler.

Yazar, düşünce adamı, demokrasi savunucusu ve aktivist Musa Anter'in hayatı artık metaforlar ve görüntülerle dolu bir sinema filmi şeklini almıştır.

Sinirli bir pazarlama yöneticisi olan Neal Page, Şükran Günü'nde Chicago'daki evine doğru yola çıktığında, birçok engel ile karşılaşır ve bu durum onu, iyi niyetli ama rahatsız edici bir duş perdesi halkası satıcısı olan Del Griffith ile seyahat etmek zorunda bırakır.

Bir Brezilyalı baba, kızının Arjantinli ailesiyle tanıştığında, kendine denk bir rakip bulduğunu fark eder. Bariloche’ye yapılan aile gezisi ise, iki ülke arasında kıvılcım saçan eğlenceli bir rekabetin sahnesine dönüşür. Kültürel farklılıklar, milli gururlar ve aile bağları iç içe geçerken, bu neşeli yolculuk hem kahkahalara hem de sıcak anlara ev sahipliği yapar.

Sevimli ve yetenekli bir genç, Noel'den kısa bir süre önce sıcak kanlı bir kasabada minibüsü arızalandığında müzik hayallerinin peşinden gitmekten bir süreliğine alıkonur.